Nöropsikiyatri Arşivi; 2013;50(1):1-8
Vasküler Depresyon
Y E Sönmez, ŞÖE Aki
Hacettepe Üniversitesi, Ankara
Günümüze dek yapılan pek çok araştırmada vasküler risk faktörleri ile depresyon
arasında pozitif bir ilişki olduğu bulunmuştur. Son yıllarda nörogörüntüleme
yöntemlerinin de gelişmesi ile, beyin-damar hastalıkları ve ileri yaş depresyonları
arasında daha net bir ilişki tanımlanmaya başlamış ve bu alandaki çalışmalardan
hareketle, bir ‘vasküler depresyon’ alt tipi tanımlanmıştır. Bu hipoteze göre vasküler
depresyon ilk kez ileri yaşta başlayan, çökkün duygudurumun daha az eşlik ettiği, bilişsel
işlevlerde kayıp özellikle yürütücü işlevlerde bozulma ile karakterize, psikomotor
retardasyon ve somatik yakınmaların baskın belirtiler olarak görüldüğü, aile öyküsüne
nadir rastlanan bir depresyon alt tipini ifade etmektedir. Vasküler depresyonu sadece
klinik bulgularla tanımlamanın yetersiz olduğunu düşünen bir grup araştırmacı ise beyin
görüntüleme bulgularının tanı için şart olduğunu ileri sürmüşler, subkortikal yerleşimli
hiperintensitelerin depresyon belirtileri ile ilişkili olduğu tezini ortaya atmışlardır. İleri
yaşta başlayan depresyonun frontal subkortikal yapılardaki beyaz cevher
hiperintensiteleri ile ilişkili olduğu gösterilmiş, bu değişiklikler ileri yaş depresyonundaki
duygu düzenlenmesi ve yürütücü işlev bozukluğu ile ilişkilendirilmiştir. Geç başlangıçlı
depresyonda dikkat ve bellek bozukluklarının yanı sıra yürütücü işlevlerde bozulma da
farklı çalışmalarda gösterilmiştir. Bu bulgulardan yola çıkarak vasküler depresyon
hipotezi subkortikal demans ile de ilişkilendirilmiştir. Vasküler depresyon kavramı henüz
üzerinde fikir birliğine varılmış, tanı kriterleri net olarak ortaya konmuş bir kavram
değildir. Ancak ileri yaş depresyonlarının bir alt grubunu açıklaması, tedavi yanıtını
yordaması, vasküler faktörlerin kontrol edilmesiyle önlenebilir bir durumu ifade etmesi
bu kavramı önemli kılmaktadır. Makalede vasküler depresyon hipotezine dair çalışmalar,
bulgular ve kavrama yöneltilen eleştiriler gözden geçirilecektir.
Vascular Depression
Research until today has found a positive relationship between vascular risk
factors and depression. With the advance in neuroimaging methods in the last
years, a more definite relation between cerebrovascular diseases and old-age
depression have been described, and in the light of the studies in this field, a
‘vascular depression’ subtype has been defined. According to this hypothesis,
‘vascular depression’ implies a special depression subtype which begins first
time in old age, which is accompanied less by depressive mood, characterized by
impairment in cognitive abilities, especially in executive functions, dominated by
psychomotor retardation and somatic symptoms, and lack of family history of
depression. A group of researchers stated that defining vascular depression only
with clinical findings would be insufficient, suggested brain imaging findings are
required for the diagnosis, and subcortical hyperintensities are related to
depression symptoms. Late-onset depression is shown to be related to frontal
subcortical white-matter hyperintensities, and these findings were found to be
correlated with affect dysregulation and executive dysfunction in late-life
depression. Executive dysfunction as well as memory and attention problems in
late-onset depression have been shown in different studies. Thus, vascular
depression hypothesis is thought to be related with subcortical dementia upon
these findings. There is currently no consensus on the concept of vascular
depression and diagnostic criteria. But this concept which is explaining a
subgroup of late-life depressions, predicting the treatment outcome, and implying
a preventable disease with the control of vascular factors, makes vascular
depression a very important topic. In this review, research on vascular
depression hypothesis, findings and critics about the concept will be reviewed